Pazartesi, Nisan 27, 2009

...takip edilmeyi gerektirir

bir de olası bir cinayette yitip gittiyseniz arkanızdan konuşur ahlak bekçileri... ne de olsa kadınsınız. ahlaksızsınız. takip edilmiyorsanız. erkek arkadaşınızlaysanız her şey müstehak size; ölüm bile...

"İstanbul Emniyet Müdürü CELALETTİN CERRAH

Anne babanın dışarıda olma sebebini bana değil hakime soracaksınız!


İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı defalarca aradım. Defalarca. Artık utandım, o kadar çok. Tutturuk bir şekilde. Sürekli özel kalemine mesaj bıraktım. Çok yoğun bir gündemi olduğu için bana geri dönmesi tam 12 saat sürdü.

Hayalim, onunla uzuuun bir röportaj yapmaktı.

Bırakın röportajı, bu cinayetle ilgili beyanat bile veremeyeceğini söyledi.

"Aileyle, uzmanlarla görüşün ama polis olarak size bu konuda yardımcı olamayız" dedi. Sebebi, cinayetin hazırlık tahkikatının devam etmesiymiş. Şu an söyleyeceği herhangi bir şey davanın seyrini etkilermiş. Özel ekipler kurulmuş, polis elinden geleni yapıyormuş.

"Ama kamuoyunda farklı bir kanı var" dedim.

"Ne gibi?" dedi.

"Eğer Münevver bir aşçıbaşının kızı değil de, Sabancı, Koç gibi bir ailenin kızı olsaydı, Cem Garipoğlu çoktan yakalanırdı."

"Alakası yok" dedi,

"Bunlar bizi etkilemez!"

Çatı katı faillerini örnek verdi.

"Onları da yakalayan biz değil miydik? Eğer polisimiz, son sürat konteynerin içindeki cesedi bulmasaydı, evdeki kan izlerine ulaşılamayacaktı. Delil- melil kalmayacaktı. Biz üzerimize düşeni yaptık, gayet seri ve hızlı davrandık."

"İyi ama" dedim, "O kan izlerine rağmen, anne baba dışarıda. Neden?"

Derin bir nefes aldı ve şöyle dedi: "Onun sebebini bana değil, bir zahmet hakime soracaksınız!"

"54 gün oldu aileye bilgi verilmiyor. Neden?" dedim.

"Ekiplerimi onlara yollamadığımı nereden biliyorsunuz?" dedi.

"Çünkü onlarla konuşuyorum" dedim.

Birden şöyle tuhaf bir şey söyledi: "Kızlarını neden takip etmediklerini de söylediler mi size?"

"Nasıl yani?" dedim.

"E takip etselermiş kızlarını" dedi.

"Ama" dedim "17 yaşındaki bir kızı sürekli kontrol edemezsiniz ki!"

"Sizin kızınız olsa, kaçta eve gelmesini istersiniz? Gece erkek arkadaşının evinde geç saatlere kadar kalmasına izin verir misiniz?" gibi tuhaaaafffff ahlakçı bir muhabbete dönüştü konuşma.

Aile fazla serbest davranırsa, kızlarının bir erkek arkadaşı olmasına ses çıkarmazsa, o da onun evine girip çıkarsa, kafasının testere ile kesilmesi normalmiş manası çıkabilecek mini bir sohbet.

"Münevver’in anısına bir konser düzenlense ve geliri Emniyet güçlerine aktarılsa hoşunuza gider mi" dedim.

"Tabii ki hayır!" dedi, "Polis, failleri para alıp buluyor, derler."

İtiraf etmeliyim ki, o anda polis teşkilatının da baskı altında olduğunu hissettim.

Sonra, "Siz Dubai’desiniz değil mi?" dedi.

"Evet" dedim heyecanla, "Atlayın yarın gelin, yüz yüze konuşalım" diyecek zannettim.

Ama öyle demedi.

"Devletin telefonuyla daha uzun Dubai ile konuşamam" dedi.

"Çok haklınız, özür dilerim, bana yazsın" dedim, "Ben sizi arayayım..."

"Yok zaten bu konuda söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok. İyi geceler!" dedi.

Ve kapattı.

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’la, 12 saat, işte bu konuşmayı yapabilmek için beklemiştim.

Yine de kendisine teşekkür ederim, en azından telefonuma çıktı...

Ayşe Arman - Hürriyet"

Pazar, Nisan 26, 2009

Psikolojik destekten yoksunluk 2011'e dek sürecek

Sakın 2011’e kadar tacize uğramayın!


Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce, uzman yetersizliği nedeniyle kurumda 2011’in başına kadar tüm randevuların dolduğunu söyledi.

HÜSEYİN Üzmez vakası sırasında Adli Tıp Kurumu’ndan istifa eden Doç. Dr. Ayten Erdoğan ve yaptığı açıklamalar nedeniyle idari ceza alarak Adli Tıp Kurumu’ndan Şube Müdürlüğü’ne atanan Doç. Dr. Serhat Gürpınar, Adli Tıp’ta yaşanan sorunların giderilmesi için TCK 103’ncü maddenin değişmesi gerektiği ve kurumun ‘bilimsel’ hale getirilmesi gerektiğini savundu. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce ise, eski başkan Erdoğan’ın ‘4 ayda 1000 vaka geliyor’ açıklamalarını ‘abartılı’ olarak nitelendirerek ‘4 ayda ortalama 150-200 vakayı görmüştür’ dedi. Ancak İnce, uzman yetersizliği nedeniyle 2011’e kadar tüm randevularının dolduğunu söyledi.

‘TEK PSİKİYATRİST VARDI’
ADLİ Tıp Kurumu’ndan istifa eden Çocuk Psikiyatristi Doç. Dr. Ayten Erdoğan’ın kurumdan olaylı ayrılışının yankıları sürüyor. Kurumdaki uygulamaları eleştirdiğini, kişilerle bir sorununun olmadığını belirten Erdoğan, ‘2011 yılına randevu veriliyor. Basbas bağırdım ve yanlışlıkları söyledim. Tek bir çocuk psikiyatristi vardı ve tüm Türkiye’den görüş alınması gereken dosyalar geliyordu. Bir kişi her gün 10-12 kişiye bakabilir, sayıyı hergün 12 çocuk 5 yetişkin olarak belirledik ama bu sayılar aşılıyor. 1 günde 25 çocuk.’ dedi.

‘4 AYDA 1000 VAKA OLAMAZ’
CİNSEL istismara uğrayan çocuklar ve bu suçu işleyen kişilerin, ‘ödenek yokluğundan’ aynı otobüslerde kuruma getirildiği iddiaları üzerine, Doç. Dr. İnce, ‘Öyle birşey yok. İlk kez duyuyorum’ diyerek tepki gösterdi. İnce, ‘Bir cezaevi aracında tutuklular ve memurlar biner. Parası yok aynı otobüsle getirilsin diye bir uygulama yok. ‘Doktor hanımın 4 ayda 1000 vaka gördüm’ sözleri abartılı. Listeleri benim elimde. Günde 10 ya da 12 hastaya bakıyordu’ dedi. Doç. İnce, yeterli uzman olmadığı için, vakalar için 2011’e randevu verilmek zorunda kalındığını söyledi.

‘UYGULAMALAR BİLİM DIŞI’
HÜSEYİN Üzmez vakasına ilişkin açıklamaları nedeniyle Adli Tıp Kurumu 1. İhsitas Kurulu Başkanlığından Gaziosmanpaşa Şubesi’ne tayin edilen Doç. Dr. Serhat Gürpınar’da, Adli Tıp’ın ‘bilim dışı’ çalıştığını söyledi. Doç. Gürpınar, Adli Tıp Kurumu’nda bir çocuğun defalarca muayene edilmesinin, ruhsal muayenesinin geciktirilmesini ‘Bilim dışı’ olarak nitelendirerek ‘Dünya artık bu uygulamaları kaldırmıştır. Bizim de yapmamamız lazım’ dedi.

Artık yasa değişmeli
TÜRK Ceza Kanunu’ndaki 103’ncü maddenin değiştirilmesi gerektiğini, ‘cinsel istismar’ suçunun, ‘nitelikli cinsel istismar’ olarak açıklanması gerektiğini savunan Doç. Dr. Ayten Erdoğan, ‘Yaşanan tüm bu sorunların altında 103’ncü madde yatıyor. ‘Tacize uğrayan çocukların ruh sağlığı bozulmuşsa’ dendiği için çocuklar didik didik araştırılıyor, çoğu zaman da travmatize olabiliyor. Bu suçlara nitelikli cinsel istismar denmesi ve cezaların yukarı çekilmesi lazım’ şeklinde konuştu.

Tecavüze 23 tutuklama
ÇANAKKALE’NİN Lapseki ve Gelibolu ilçelerinde, 14 yaşındaki bir kıza cinsel istismarda bulundukları iddia edilen 37 kişiden 23’ü tutuklandı.İhbar üzerine Lapseki ilçesine bağlı Umurbey beldesinde Y.Ç. (14) için fuhuş pazarlığı yaptıkları ileri sürülen U.Ş, H.E. ve B.B. suçüstü yakalandı. Daha sonra yapılan operasyonda gözaltına alınan 37 kişi sorgulamalarının ardından mahkemeye sevk edildi. İlk duruşmada 7, ertesi gün 16 kişi olmak üzere toplam 23 kişi, tutuklandı.

Star

BAŞLIK

Liseli kız, 10 bin TL başlığa satıldı

Kars'ta okuldan eve dönerken kaçırılan liseli kız, babası tarafından 'sırtından bıçaklandı'... 15 yaşındaki S., 10 bin TL karşılığında evlendirildi

Türkiye başlık parası "geleneğinden" bir türlü kurtulamıyor. Kars Anadolu Ticaret Lisesi öğrencisi 15 yaşındaki S.M., hafta sonu tatili nedeniyle köydeki evine gitmek için pansiyondan ayrıldı. Kızını köy girişinde bekleyen baba Ömer Mızrak, S.'nin minibüste olmadığını gördü. Oysa S. minibüse hiç binmemişti. Çünkü Serhat Adıgüzel tarafından kaçırılmıştı. Baba Mızrak, durumu jandarmaya haber verdi.

BABANIN PAZARLIĞI
Serhat Adıgüzel'in babası Turan Adıgüzel'le görüşen Ömer Mızrak, sıkı bir pazarlığa tutuştu. 20 bin lira istediği kızını sonunda 10 bin TL başlık parasına sattı. Jandarmaya da kızının eve döndüğünü söyledi. Henüz lise öğrencisi olan küçük kız ile Serhat Adıgüzel imam nikahıyla evlendirildi.

Cevap bile veremedi
Baba Ömer Mızrak, olayı doğrularken başlık parası alıp almadığı yönündeki sorulara cevap veremedi. Genç kızın annesi Şahinze Mızrak ise kocasına kızgın. Kızının zorla evlendirildiğini söyleyen anne, "Okumayı çok istiyordu. Kendisinden çok yaşlı birine vererek kızımın hayatını mahvettiler" dedi. Ömer Mızrak'ın bir akrabası ise "Kızı zorla istemediği adama verdiler. Babası pazarlıkla 10 bin TL başlık parası aldı. Başarılı bir öğrenciydi ama okuldan alıp kocaya verdiler" diye tepki gösterdi.

Takvim

Cumartesi, Nisan 25, 2009

15'lik nişanlılar...

lise öğrencisiyken nişana izin verip, sonraki aşamada da evlilik yaşını düşürmek hatta devlet eliyle küçücük çocuklara düğün dernek yapmak... Türkiye'de kadın olmak neymiş, illa çocuk yaşta evlendirilmekmiş...


"Bakan bizi kocaya gönderme

MEB’in lisede nişanlanmaya serbestlik getiren kararı tartışma yarattı. Psikiyatrlar ve hukukçular, bu kararın nişanlı olduğu için okula gidemeyen çocuklar adına olumlu ama erken nişanlılığın eğitim çağındaki çocuklar için zararlı olacağı görüşünde.

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Lise ve Ortaokullar Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle, lise öğrencilerinin nişanlanmasına serbestlik getirmesi tartışma yarattı. Talim Terbiye Kurulu Daire Başkan Vekili Merdan Tufan’ın yayınlanmak üzere Resmi Gazete’ye ilettiklerini bildirdiği MEB’in lisede nişanlı öğrencilerin okuyabilmesine vize veren kararına psikiyatrlardan ve hukukçulardan tepki geldi. Uzmanların görüşleri özetle şöyle:

Prof. Dr. Bengi Semerci (Çocuk, genç ve erişkin psikiyatrı): Nişanlılık resmi bir şey olmadığı için nişanlılığın yönetmelikte düzenlenmesi anlamsız. Geleneksel olarak önüne geçemediğimiz kızların erken yaşta evlendirilmesi gerçeği var. ’Nişanlı kız okula gidemez’ diye okuldan alınan binlerce kızımız var. Yönetmeliği değiştirmeden önce anne ve babalar eğitilmeli. MEB böyle bir yönetmelik çıkardı diye insanlar zihniyetini mi değiştirecek?

Prof. Dr. Arif Verimli (Psikiyatri): Mutaassıp ve inançları sebebiyle kızlarını erken evlendirenlere göz kırpılmış. 15- 18 yaş arası çocukların nişanlanması veya evlenmesi zaten doğru bir yaklaşım değil. ’Evlensin, nişanlansın ama eğitim alsın’ düşüncesini desteklerim ama birtakım inançlar sebebiyle erken evlendirmeye karşıyım.

Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu (Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi): Henüz eğitim çağında ve çocuk yaştaki çocuklara nişanlanma yolunun açılmasını doğru bulmuyorum. Bu çocukları özendirici bir karar. Hem hukuksal hem de özendirici olması nedeniyle isabetli bulmuyorum.

Nişanlı okur, evli okuyamaz

MEB Talim ve Terbiye Kurulu (TTK), 1964 tarihli yönetmelikteki "Evli, nişanlı olanlar okula öğrenci olarak alınmazlar" ifadesindeki "nişanlı" sözcüğü çıkarılıp "evli" sözcüğü korundu.

Hurriyet"

Çarşamba, Nisan 22, 2009

öz baba...

Kızına tecavüz edip hamile bıraktı

Eskişehir'de 16 yaşındaki zihinsel engelli öz kızına tecavüz edip hamile bıraktığı iddia edilen baba 50 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaya başlandı.

2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada tutuklu sanık R.O. (53) hazır bulundu. R.O'nun zihinsel engelli kızı L.S. kent dışında olduğu için duruşmaya katılmadı.

Mahkeme heyeti, mağdurun yaşının küçük olması nedeniyle duruşmanın gizli yapılmasına karar verdi. Dava eksik evrakın tamamlanması için ertelendi.

Eylül 2008'de İzmir'deki bir aileye evlatlık verdiği zihinsel engelli kızı L.S'yi, kendisini görmek için geldiği Eskişehir'de panayırlara götürüp çıplak dans ettirdiği, içeceğine uyutucu madde koyup farklı tarihlerde 3 kez tecavüz edip “kimseye söyleme. Yoksa, seni öldürür kanını içerim” diye tehdit ettiği öne sürülen baba R.O'nun suçu, kızı hamile kalınca ortaya çıkmıştı.
Evlatlık edinen H.S, şüphelenip doktora götürdüğünde L.S'nin 11 haftalık hamile olduğunu öğrenmişti.

L.S'nin olayı kısmen H.S'ye anlatması üzerine İzmir 1. Çocuk Mahkemesinin kararıyla İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde cenin kürtaj yoluyla alınmış, İzmir Adli Tıp Grup Başkanlığı Biyoloji İhtisas Dairesi'nin cenin üzerinde yaptığı DNA incelemesinde şüpheli baba R.O'nun ceninin yüzde 99,99 ihtimalle babası olduğu tespit edilmişti.

Eskişehir 3. Sulh Ceza Mahkemesinin kararıyla 11 Mart 2009'da yakalanan ve 50 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan R.O, “çocuğun cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, çocuğun alıkonulması” suçlarını işlediği iddiasıyla tutuklanmıştı.


Hurriyet

15 yaş...

15 yaşındaki kıza tecavüz

Antalya'da dolmuşa binen 15 yaşındaki C.K'yı ‘benzin bitti' bahanesiyle kandıran şoför ve arkadaşı ormanlık alana götürdükleri kıza zorla tecavüz etti. Zanlılar, polis tarafından gözaltına alındı.

İddiaya göre olay şöyle gerçekleşti: Önceki gece şehiriçi dolmuş hattında şoförlük yapan Y. D., arkadaşı E. D. ile birlikte son servise çıktı. Bu sırada şehir merkezinden dolmuşa binen 15 yaşındaki C.K., Kepezaltı'nda bulunan evine gitmek üzere dolmuşa bindi. Dolmuş sürücüsü ve arkadaşı, son yolcu olarak araçta kalan C.K.'yı “Benzin bitti, ileriden alıp dönelim sonra da seni bırakalım” diyerek kandırdı. Zanlılar, küçük kızı Kepezüstü'nde bulunan ormanlık alana götürüp tecavüz etti. İki zanlı daha sonra kızı evine yakın bir yere bırakarak kaçtı.

C.K., eve gider gitmez durumu ailesine anlattı. Ailesiyle birlikte polise giden C.K., 07 AB 566 plakalı minibüs şoförü ve arkadaşının kendisine defalarca tecavüz ettiğini söyledi. Bunun üzerine polis yaptığı çalışmada, önce aracın sahibine ulaştı. Adı açıklanmayan adam, dolmuşun şoförde olduğunu söyledi. Polis dolmuş şoförü Y. D. ve arkadaşı E. D.'yi kısa sürede yakalayarak gözaltına aldı.

Sorgulanmak üzere Asayiş Şube Müdürlüğü'ne getirilen 2 arkadaş, genç kızla para karşılığında ilişki kurduklarını söyledi. Küçük kız ise Çocuk Şube Müdürlüğü'nde ağlayarak verdiği ifadesinde, kendisine tüm yalvarmalarına rağmen defalarca tecavüz ettiklerini anlattı.


Hürriyet


(Bu arada haberde "zorla tecavüz" gibi bir ibare var ki ekstra sinir zıplatıcı. tecavüzün gönüllüsü oluyor muydu?)

Beyoğlu'nda insan olmak

Beyoğlu’nda yine dayak iddiası


Son dönemlerde dayak yüzünden Meclis İnsan Hakları Komisyonu tarafından mercek altına alınan Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü hakkında yeni bir iddia ortaya atıldı.
Bilkent Üniversitesi mezunu 35 yaşındaki Berfu Beysanoğlu, Fransa Başkonsolosluğu’nda nöbet tutan polis memuru tarafından tekme tokat dövüldüğünü öne sürerek savcılığa suç duyurusunda bulundu.

MESLEK Yüksek Okulu Turizm Otelcilik Bölümü mezunu olan amatör şarkı sözü yazarı Berfu Beysanoğlu, Cumartesi saat 03.30 sıralarında İstiklâl Caddesi’nde arkadaşlarıyla yediği yemekten sonra Tarabya’daki evine gitmek üzere tek başına yola çıktı. Fransız Başkonsolosluğu önüne geldiğinde cep telefonu çalan Beysanoğlu, arayan annesiyle konuşmak için konsolosluk merdivenlerine oturdu. Beysanoğlu yaşananları şöyle anlattı:
“Konsoloslukta nöbet tutan polis, ‘Oradan kalkın, kimsiniz siz, burada oturamazsınız’ diye bağırdı. ‘Annemle konuşuyorum, kalkacağım’ dedim. O bir polis otomobili durdurdu. İki polis tarafından araca bindirilirken, nöbetçi polis beni tekme ve yumrukla dövdü.”

Olaydan sonda polis otomobiliyle yakındaki taksi durağına bırakılan Beysanoğlu, Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı’na iki sayfalık dilekçe verdi ve adını henüz bilmediği Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü Koruma Büro Amirliği’nde görevli polis hakkında şikâyetçi oldu. Beyoğlu Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nde Berfu Beysanoğlu’nun sağ gözaltında morluk, sağ ve sol kollarında morluk, gözlerinde görme bulanıklığı, gözyaşı akıntısı tespit etti. Berfu Beysanoğlu şunları söyledi:
“Halen gözüm akıyor, kulaklarım çınlıyor. Adliye’ye gelmeden önce adını öğrenmek için Konsolosluğa gittim. Ancak bilgi vermediler. Tesadüfen beni döven polisi gördüm, oradaydı ancak beni görünce başka bir memur çağırıp kaçtı. Durup benden özür dileseydi şikâyetçi olmayacaktım. Ancak şimdi şikâyetçiyim. Hakkımı sonuna kadar arayacağım” dedi.

Beyoğlu’nda polis şiddeti
Bekârların kaldığı bir eve baskın yapan polisler, evde uyuyan 37 yaşındaki Hakim Adlığ’ı dövdü. Polisler “Yanlış adammış” dedi.

Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Servet Alçınkaya, kimlik soran polislerden kimlik istediği için araçta ve karakolda dövüldü.

Tarlabaşı’nda Mehmet Cirik, misafirlerini yolcu ederken kimlik soran polislerce gözaltına alındı ve Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde dövüldü. Dalağı patladı ve ameliyat edildi.

Taksim’de bacağından yaralanan 16 yaşındaki K.K., şikâyetçi olmak için gittiği Taksim Polis Karakolu’nda dayak yedi.

Taksici Engin Topal’ı döven polisler, buna tepki gösteren Ali Bakça’yı da copladı.

Tarlabaşı’nda transseksüel Esmeray, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nün önünden geçerken “Buradan geçmek yasak” diyen iki polis tarafından dövüldü.

NTV muhabiri Hilmi Hacaloğlu, gözaltına alınıp götürüldüğü Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde dövüldü.


Hürriyet